Vahdettin GÜZEL
vahdettinguzell@gmail.com
Cennetmekan Abdülhamid Han
13/03/2017
İsrail vakıasını Abdülhamit Han ile başlatmakta bir sakınca yoktur'ki Herkesin bildiği üzre Yahudinin din ve dünya görüşüne nisbetle ‘ideolojik planını’ ifade eden siyonizmin temsilcisi Teodor Herzi Abdülhamit Hana gelmiş ve Filistinde İdeolojisinin ayaklarını basacağı miktar bir toprak istemiştiş, karşılığında zaten Yahudi eliyle bozulmuş Osmanlı ekonomisinin tüm dış borçlarını silmeyi teklif etmesine rağmen, Abdülhamit Handan aldığı red cevabı ile, ‘B Planını’ uygulamaya koyma yoluna dönmüştür.

Dediğimiz üzre herkesçe bilinen bu vakıayı basitçe tekrar edip teferruatına girmeyerek, burada Abdülhamit Hana ait bir ferasete dikkat çekmek isterim; Abdülhamit han, kendisine gelen Herzlin, zamanında Kanuni'den yardım talebiyle övgü ile merhamet dilenen yahudiden farklı olduğunun tam olarak idrakindeydi. Kanuniden yardım dilenen Yahudi, Yahudiliği henüz ideoloji planına aksettirememiş, Hristiyan zulmü altında fertler planında hayat hakkı bulamamış kişilerdi. Oysa Abdülhamit Hanın karşısında, ‘Kanuninin ne kadar büyük bir hata ettiğinin ispatçısı olarak, imparatorluğu içten kemiren, diğer yandan tüm avrupayı gayesine sürmekte mahir bir organizasyona sahip ve ideoloji halinde teşekkül etmiş bir Yahudi söz konusuydu. Dolayısıyla mesele alelade bir merhamet meselesi değil di ki, Abdülhamit Hanın merhamet bahsinde Kanuniden bin kat ileri olacağı apaçık ortadadır.
Balfour Deklerasyonu, ‘B Planının’ hayata geçirilmesine dairdir. 1. Dünya savaşına sokulmuş Osmanlı her yerde kan kaybederken, İngilizler nüfuzlarına aldıkları Filistin topraklarında, Yahudilere bir devlet vaad etmişlerdir. Yahudiler, İsrailoğullarına vaat edilmiş topraklar anlayışını, hem israiloğulları soyunun ve hem de Museviliğin tahrif edilmiş birer numunesi olmalarına rağmen kendilerinde bir hak olarak daima muhafaza ettiler. Lakin Siyonizm, Balfour deklerasyonunun yayınlandığı zamanlarda dahi, Yahudiler arasında fert planında yeterli yankıyı bulamamış haldeydi. Dolayısıyla 2. Dünya savaşı zamanlarına kadar Yahudiler diğer milli bünyeler arasında, bu bünyelere musallat unsurlar iken, Yahudiliğin din mihverine bağlı siyaset manivelası siyonizmin Yahudiler arasında yayılması ile ‘vaad edilmiş olanın gerçekleştirilmesi’ne yönelik çalışmalar yoğunluk kazandı.
2. dünya savaşı ve hitler dönemi, İsrailin varlığını gerektirir bir biçimde tevil edilebilir. Bazı çevrelerin Hitlerin dahi Filistinde Yahudi nüfusunu arttırabilmek gayesiyle Avrupa Yahudilerini göçe zorlamak adına baskı sürecini başlattığını söylerler. Hitlerin gayesinin bu olup olmadığı bir yana, Siyonist ideoloji güdücülerinin bu süreci çok iyi değerlendirdikleri bir gerçektir.
Siyonizm bir Yahudi ideolojisidir. Ancak Yahudilikten ayrılmış bir din anlayışı değildir. Kısmen Siyonist ideolojiye karşı olan Yahudiler bulunsa da, Siyonizm Yahudiliğin yeni zamanlarda hakimiyetine dair siyasi manivelasıdır. Sadece dini ölçüler Yahudilere bu hareket kabiliyetini sağlamaktan yoksundur. Her ne kadar Yahudi olmayanlar üzerine açık hükümler ve onlarla ilişkinin muhtevası dini metinlerde ve özellikle İspanya Yahudiliğine dair ekollerde açık olarak belirtilmiş ve tefsir edilmiş ise de, çağın gereklerine uygun bir Yahudi siyaseti ancak Siyonist ideolojinin oluşmasıyla söz konusu olabilmiştir.
Siyonizm, Yahudiliği, dini metinlerden süzülmüş siyasi hedeflere yönlendirir. Böylece bir tür ‘tatbik fikri’ olarak görünür. Yahudi, zaman boyunca girdiği milli bünyelerde şu veya bu biçimde edindiği imtiyazlar yoluyla, kendi hayatiyeti yönünde bu bünyenin değerlerini yıpratma yoluyla seyreden bir kültürel deformasyon manivelası işletirken, Siyonizm ile bunu topyekün dünyayı kendi hakimiyeti planında istismar etme dehasına ermiştir.
İsrail, siyonizmin kaçınılmaz hedefi ve neticesidir. Daha öncesinde, dünyada bir Yahudi devleti kurulmasına dair ‘uganda planı’ tartışılmış olsa dahi, Kudüsün çekiciliği ve Batının Ortadoğu petrollerine dair çıkarlarının Siyonist önderlerce doğru tahlil edilmesi ile, Batının dahi doğrudan desteğini alabilecekleri böylece mevzilerini tahkim edebilecekleri bir Filistin işgali çok daha uygun kabul edilmiştir.
Yahudi mizacı sinsiliği kadar gaddarlığı ile de belirginleşir. Yahudiler en başta kendi peygamberlerine kıyacak kadar gaddardırlar. Bu gaddarlığı yüzyıllar boyunca sırtlarından kamçının eksilmemesi sebebiyle sinsiliğinin gölgesinde kalmış olsa da, günümüzde İsrail işgali altındaki Filistinliler üzerinde uyguladıkları vahşet ile ancak günümüzde açığa çıkabilmiştir. Öyle ki; tarih boyunca bir kadro teşkil etmeye başladıkları her yerde, İspanyada, Almanyada maruz kaldıkları baskılara müstehak olduklarının ve hatta Kanuninin ‘mikroba merhamet’ kabilinden hissiliğine dair politikasının ne kadar hatalı olduğunun dahi ispatçısı durumundadırlar.

Bugün Ortadoğu İslam aleminin ortasına çakılmış bir İsrail çivisi, batının petrol sömürüsü için mükemmel bir zemin yaratmaktadır. Bir yandan içine zerkettiği Yahudi manivelalarıyla batı dünyasını sürebildiği son haddine kadar kendi gayesine süren, diğer yandan da ortadoğuda ‘batılı bir ileri karakol’ olduğu vehmini batıya sunarak hayatiyetini muhafaza eden İsrail, aslında Yahudi ideali ve Siyonist ideolojisiyle kendinden başka hiçbir millet ve dine hayat hakkı tanımayan ve arzı mevuda ulaşmak için tüm dünyayı istismar etmekten çekinmeyen insanlık bünyesine musallat kanserdir.Dolayısıyla ‘Yahudiliğe bir sözümüz yok, bizim derdimiz materyalist, ırkçı siyonizmdir. ‘ anlayışı sakat bir anlayıştır. şahsımın yaklaşımı şudur ki İslam, Yahudiliği apaçık düşman ilan eder!.. Yahudiye ferdi davranış planında, belli müeyyideler karşılığı hayat hakkı elbette verilir. Yahudiliğe ve onun her davranış bozukluklarına karşı mücadele düsturumuzu değiştirmez. Siyonizm, Yahudiliğin muharref Tevrat üzerinden tevil ve tefsirleri ile başlatılan Avrupa-Batı Yahudiliğinin ideolojisidir. İdeolojiler çağında, stratejik, siyasi ve politik hareket eden yahudi locaları yani emparyalist Siyonizm, Yahudilere bugün malesef İsraili vermiştir. İsrail, ‘kıyamet savaşı’ olarak anılan Armagedon harbinin yaşanacağı toprakları işgal ile elinde bulunduran büyük yahudinin dayanak noktasıdır. Evangelist vaiz jak van impenin dahi verdiği planda Armageddon muharebesi, neredeyse ‘kutsal israil’ ile ‘şerli güçler’ arasında zuhur eden bir mücadeleden ibarettir Demiştir. Onların bu tespiti doğrudur. Armageddonun düğümü İsraildir. Bu düğüm ancak İsraille çözülecektir.
Daha'da açıcak olursam 3. Dünya savaşının düğümü israildir. Allah emri ile mehdi resul ve ordusunun ilk vazifelerinden biri kudusü islamlaştırmak olucaktır. Ve israil feth edilecektir.
Bizlere düşen ise eğer o güne yetişirsek ki o günler yakın inşallah kendimizi o büyük kumandanın ordusuna hazırlamaktır. Manevi olarak yenilenmemizdir. Çünki onun ordusu seçkinlerden olucaktır...
Rabbimiz.. bize Cennet mekan Abdulhamit han'ı, Mehdi resul'u, Resullulah s.a.v.'mi ve Zatını anlamayı ve bu meseleyi iyi kavramayı nasip et..
Amin..
Hepinizi yüce yaratıcıya emanet ediyorum..
Ves Selam..


603 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

KURBAN - 08/08/2019
Kurban Bayramı
Şüphen olmasın ki, onu açıklamak bize aittir. (Kıyame 19. ayet) - 04/10/2018
Şüphen olmasın ki, onu açıklamak bize aittir. (Kıyame 19. ayet)
Kur'an-ı Kerim'i Anlamak - 24/07/2018
Kur'an-ı Kerim'i Anlamak
NAMAZ KILMANIN ZARURİYETİ - 19/11/2017
NAMAZ KILMANIN ZARURİYETİ
Hurafeler ve Kur'an-ı Kerim - 09/10/2017
...
Kalpler Allah’ı Anarak Yatışır - 21/06/2017
Kalpler Allah’ı Anarak Yatışır
Kur'an Ahlakından Uzak Yaşayan Toplumlar - 30/12/2016
Kur'an Ahlakından Uzak Yaşayan Toplumlar
Ey Şehid! - 16/02/2016
Allah yolunda öldürülenlere de ölü demeyin. Onlar diridir ama siz anlamazsınız.
MEKKE’YE İNEN KUR’AN BİZE İNMEDİ Mİ? - 13/11/2015
MEKKE’YE İNEN KUR’AN BİZE İNMEDİ Mİ?
 Devamı